Kırşehir Mutlu Sonlu Masöz Hilal
Kırşehir Mutlu Sonlu Masöz
Okulun karşısındaki meydana, her zamanki toplanma yerimize doğru yürüdüm. Kötü hava sebebiyle meydan Kırşehir Mutlu Sonlu Masöz hemen hemen boştu. Motosikletimi almadan önce birazcık oyalandım, çünkü bu saatte yollarda, scooter kullanıyor olsan bile, yoğun trafik olur. Birkaç dakika sonrasında cep telefonum çaldı. Alo?” Eee… Merhaba, ben Roberto”. “Vaaay! Slm”. “Beni şaşırttın biliyor musun?” Gözüm karadır. Beni aramayabilirdin de. Yüzüme kapı çarpılması riskini göze aldım”. Çok iyi yapmışsın. Okula bir uğramış olduğumda telefon nu‐ maranı istemeyi ben de düşünüyordum. Çekindim biliyor musun… Kız arkadaşım sizin okulda okuyor da…” Yaaa, demek boşta değilsin”. Evet ama… Pek de umurumda değil “. “Ben de pek umursamam”.
Roberto sık sık telefon ediyor. Sesimi duyduğunda içinin canlandığını ve sevişme isteği uyandığını söylüyor. Son bö‐ lümünü alçak sesle, kimseye bir şey duyurmamaya çalışarak ve söylediğinden utanarak söylüyor. Benim için de aynı duyguların geçerli olduğunu ve kendime dokunurken onu organize ettiğimü söylüyorum. Doğru değil, Günlük. Kendinle gurur duyması için böyle söylüyorum. Nitekim her seferinde, kendini beğenerek, kendiyle dopdolu “Çok iyi bir âşık olduğumu biliyorum. Hanımlar benden çok hoşlanıyorlar,” diyor.
Kırşehir Mutlu Sonlu Masöz
Ukalâ, kendini beğenmiş, kendinden memnun bir melek. Dayanılmaz! Imgesel gün boyu peşimi bırakmıyor. Onu tutkulu âşıktan çok kibar, efendi çocuk haliyle hayal ediyorum. Değişik anlarda değişik kişiliğe dönüşebilen, kendini belirli bir dengede tutmayı bilen biri bulunduğunu düşünüyorum ve bir kişilikten diğerine dönüşümü beni neşelendiriyor. Benim tam tersim. Ben her zaman aynı, her süre ben, her zaman bizzat kendim gibiyim. Tutkum herhangi bir yerde olabiliyor, şeytanlığımın olabildiği gibi. İki gün sonra doğum günüm olduğunu söylediğimde sevinçle haykırdı: “Güzel, sıra dışı bir şekilde kutlamalıyız hal böyle olunca!”
Güldüm ve “Roby, dün yeterince güzel bir kutlama yapmış olduk. Memnun kalmadın mı yoksa?” dedim. “Aaa olmaz… Doğum günün özel olacak dedim. Sen Pino’yu tanıyorsun değil mi?” “doğal ki tanıyorum,” diye yanıtladım. “Beğeniyor musun?” cevapın beni ondan uzaklaştırabileceğinden kaygılanarak bir an duraksadım ama, sonrasında hakikatı söylemeye karar ver‐ dim: “Evet, oldukça”. “Çok iyi. Hal böyle olunca seni yarın değil öbür gün almaya gelirim”. “Olur,” deyip telefonun ahizesini, bu yapımı konuşmasının sonucunu merak ederek yerine koydum. Ona güveniyorum.